" DİSLEKSİ DOĞUŞTAN GELEN BİR ÖDÜLDÜR "
EINSTEIN OLMAK NEDEN VE NE KADAR ÖNEMLİ

EINSTEIN OLMAK NEDEN VE NE KADAR ÖNEMLİ

Dünya üzerinde bu kadar çeşitli canlı varken neden her şey insan merkezli olarak gelişiyor? Tabii ki insanı diğer canlılardan ayıran zekası sayesinde dediğinizi duyar gibiyim. Peki nedir bu zeka?

   Zekâ bilim insanları tarafında farklı zaman dilimlerinde farklı şekillerde tanımlanmıştır. Klasik zekâ kuramları zekâyı çeşitli faktörlere dayandırarak açıklar. Örneğin Sperman genel yetenek ve bu yeteneğe bağlı diğer özel yetenekler olarak adlandırdığı iki faktörle açıklar. Thorndike sözcükleri anlama, sayılarla akıl yürütme, kavrama, ilişkileri görsel olarak algılama gücü olarak tanımlarken, Guilford zihinsel işlemler, içerik ve ürünün 3 boyut oluşturduğu küp kuramıyla tanımlar. Çağdaş zekâ kuramlarına bakacak olursak, Piaget zekânın bireyin uyum sağlama becerisiyle tanımlarken, özellikle son dönemlerde çokça rastladığımız Gardner tarafından ortaya konulan Çoklu Zekâ Kuramı’nda sözel, sayısal, müziksel, sosyal, uzamsal, hareketsel, görsel zekâ gibi başlıklar altında kategorize edilmiştir. Bir de Goleman’ın bireyin kendine güvendiği, benlik algısının ve saygısının gelişmiş olduğu bireylerde görebilecek olarak tanımladığı Duygusal Zekâ kuramı bulunmakta.

 

Siz de bu kadar tanımlamanın, kuramın içinde kaybolmadınız ya da bunalmadınız mı?

Yetişkinler dünyasından bakıldığında çoğu zaman çocukların da birer birey oldukları göz ardı ediliyor, unutuluyor. Ebeveynler arasında gururlanarak ifade edilen çocuğun zekâsı, onu istemsizce bir rekabet ortamına sokuyor. Bu kadar fazla tanım varken, ebeveynler, öğretmenler çocuklardan her bir alanda aynı derecede ve yalnızca başarılı olmalarını bekliyor. Henüz benlik algısı, özsaygısı yeni gelişmekte olan çocuk ise bu durumda kişiliğini ve değerini (aynı zamanda değersizliğini) temelinde kaygı olan kaygan bir zeminde oluşturmaya çabalıyor. Bunun sonucunda ise hemen nereye baksak görebileceğimiz okul fobisine, performans kaygısına, özgüven eksikliğine sahip ve yalnız hisseden çocuklar yetiştirilmiş oluyor. Bu arada çocuğun yaşadığı kaygı durumu sosyal yaşantılarını olumsuz yönde etkilerken, akademik hayatı da bu olumsuz sosyal yaşantıların etkisi altına giriyor. Çocuğun zekâ testinden aldığı puanla yakasına asılan etiket de cabası…

       Madem bu kadar olumsuz sonuca yol açabiliyor, niye geliştirilmiş bunca kuram? Bilim insanları niçin zekâ ölçekleri geliştirmek için bu denli çaba göstermiş?

     

  Zekâ testleri bireyin edinilmiş bilgileri nasıl kullandığı, bilişsel becerilerinin yaş dönemine uygunluğunu, akıl yürütme, problem çözebilme gibi becerilerinin değerlendirildiği ve gözlemlendiği testlerdir. Ayrıca yanı sıra çocuğun işbirliği, iletişim becerileri, görev ve sorumluluk bilinci gibi alanlara dair yapılan gözlemler yapmak mümkündür. Bu nedenle bireyin beceri alanlarının ve bu alanlardaki düzeyinin belirlenmesi, yaş dönemine uygunluk göstermeyen alanlarda ne yönde ve oranda sağaltım yapılabileceğini öngörmek adına oldukça önemlidir. Özellikle eğitsel süreçlerin desteklenmesi ve birey için en verimli koşullarda biçimlendirilmesi adına yapılan değerlendirmelerin akademik yaşantı üzerine olumlu etkileri olacaktır. Fakat unutulmamalıdır ki burada asıl amaç akademik başarıyı en üst düzeye çıkarmak değil, bireyin ilgi alanları, öğrenme stratejileri üzerine bir yaşantı kurmayı hedeflemek olmalıdır. Örneğin birçok alanda edinilmiş bilgisi olan bir çocuğun bu bilgiyi yorumlayamaması hem akademik hem sosyal alanda hayatında güçlükler yaşamasına neden olacaktır. Bu durumun bir değerlendirme esnasında gözlenmiş olması belki de doğru adımların atılması sürecini hızlandıracaktır.

 

Her çocuk ebeveynleri, öğretmenleri ya da çocukluk dönemi süresince ona eşlik eden kişiler için özeldir, çok sevilir, her daim hayatında her şeyin en iyisiyle karşılaşması istenir. Zaman zaman bu masum sevgi onun birey olduğunu unutmaya neden olabilir ya da farklı yönlerini görmeye engel. Onu etiketlenmeden, omuzlarına başka yükler yüklemeden, hata da yaparak büyümesini izlemek ana-babalar olarak ne kadar önemliyse, çocuklar için de o denli önemlidir. Çünkü yaşantılara dayanarak edinilen her bilgi en az kitaplardan edinilen bilgiler kadar değerli. Çocuklarımızı kendimizce etiketlemeden önce “zekâ”sının onun için ve onun dünyasında nasıl bir anlamı olduğunu düşünmek belki de olası zararları önlemeyi sağlayabilir. Tüm bunları göz önünde bulundurup, onlara daha tarafsız açılardan bakan sınıf öğretmenleri, rehber öğretmenleri ya da bu alandaki uzmanların görüşlerini almak size ya da çocuğunuza zarar değil, yarar sağlayacaktır.

Kalabalıkta kaybolmayın, kapıyı açın…

Dilara Zeynep GÜNEŞ

Psikolog